Tasavvuf Alemi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Yeni Nesil Türklerdeki Milli Şuursuzluk!

Aşağa gitmek

Yeni Nesil Türklerdeki Milli Şuursuzluk! Empty Yeni Nesil Türklerdeki Milli Şuursuzluk!

Mesaj tarafından Nefy-ü İsbat Çarş. Haz. 24, 2009 10:15 pm

Ceddimiz, tarih boyunca bize daha huzurlu bir ortamı miras olarak bırakabilmek için canlarını verip şehit olmuşlar. Peki ya biz… Ne kadar vefâlıyız?

Bizim için, Çanakkale’de üç dakika sonra şehâdet şerbetini içeceğini bile bile anadan, yardan, serden ayrılacağını bile bile, geleceğini, planlarını, hayallerini Çanakkale’nin toprağına gömerek, gözü kapalı canını veren dedelerimizin hakkındaki söylemlerimizin, övgülerimizin ne kadarını torunlarımızdan duyacağız? Kanıyla destanlar yazan bir millet, bu hârikulâde başarısından ne ölçüde hız ve cesaret alıyor. Genç nesiller bu yaşananlardan ne kadar haberdar? Tarihimize saygı ve bağlılığımız yeterli mi?
Çanakkale zaferinin destanlaşan isimlerinden Koca Seyyit Çavuş’un, savaş sonrası köyünde bir müddet odunculuktan sonra hamallık yaparken verem olduğunu, fakirlikten ve bakımsızlıktan hastalığa yenilip vefat ettiğini biliyorsunuz. Buna karşın, düşmanların safında yer alan bir avuç Anzak vatandaşının torunları, bir vefa borcu olarak beş bin kişiyle, Yeni Zelanda ve Avusturya’dan gelerek gecenin saat üçünde ölen ataları için şafak ayini yapıyorlar…

Ülkesinin gelişmesi için fedakârlık yapan, huzur ve barış için çalışan insanlara vefasızlık gösteren toplumlar felâha eremezler. Vefalı olmak ve takdir etmek gerekir.
Milli değerlerine sıkı sıkıya bağlı olan Japonların, Batıya meydan okuyan ilerleyişi, 8.Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’ın ilgisini çektiği için, 1980’li yıllarda, inceleme ve araştırma yapmak üzere bir Japon pedagog heyetini Türkiye’ye davet eder.

Alanında uzman olan Japon heyeti, ülkemizin çok değişik yerlerinde inceleme ve araştırmalar yapar. Görüşme ve temaslarda bulunur. Sonrada bütün bu faaliyetlerin sonuçlarını takdim etmek üzere, zamanın Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler’le birlikte Başbakan Turgut Özal’ın huzuruna çıkar. Eğitim alanında uzman olan Japon heyetinin kararı kısa ve kesindir. Derler ki: “Sizin gençlerinizde milli şuur yok”. Bu karar üzerine büyük bir şok yaşanır. Biraz şaşkınlık, biraz da hayretle sorulur “Peki, siz Japonlar, gençlerinize milli şuur verme adına ne yapar, nasıl bir program uygularsınız?”

Bunun üzerine Japonlar çok ilginç olan, ilginç olduğu kadar da düşündürücü olan şu cevabı verirler: “Biz, sizden öğrendiğimiz ‘âmin alayı’ (Osmanlılarda çocuğun yaşı 4 yıl 4 ay olunca âmin alayı denen bir törenle eğitime başlatılırdı.) ile eğitime giriş yaparız. Bu çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindirir ve çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknolojiyle ve robotlarla çalışan dev fabrikalarımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü teknoloji karşısında çocuklarımıza deriz ki: ‘Gördüğünüz bu hızlı trenleri ve üstün teknolojiyi atalarımız yaptı. Eğer siz daha çok çalışırsanız, daha hızlı giden ulaşım araçları yapar, daha üstün teknoloji meydana getirir, daha gelişmiş ve modern fabrikalar kurarsınız’.

Daha sonra bu çocukları Hiroşima ve Nagazaki’ye götürürüz. I. Dünya Savaşında atom bombasıyla yerle bir edilen bu bölgeleri, gelecek nesillere ibret olsun diye aynen koruruz. Çocuklara buraları gezdirip gösteririz. Atom bombasıyla hiçbir canlı ve bitkinin yaşayamaz hale geldiği bu bölgeleri, çocuklarımız büyük bir dikkat ve hayretle seyrederler. Bu gördükleri şeyler onların taze hafızalarında, hiçbir zaman silinmeyecek derin izler bırakır. Ve yine deriz ki: “Eğer siz çalışmazsanız, vatanınızı korumaz, milletinizi sevmezseniz, birlik ve dirlik içinde olmazsanız; düşmanlar işte böyle sizin ülkenizi bombalar yakar, yıkar ve yaşanmaz hale getirirler. Ama çalışırsanız, güçlü olursanız düşmanlar size saldırmaya cesaret edemezler. Vatanınız yücelir. Milletiniz yükselir. Dünyadaki bütün insanlar size saygı duyar. Artık çalışmak ve çalışmamak konusunda kararınızı siz verin. Böylece çocuklarımız iyi ve çalışkan bir Japon olmaya ilk adımı atarlar. Ayrıca milli bir şuur da kazanmış olurlar.” Bu sırada Türk yetkililerden bir tanesi: “İyi de bizim Hiroşima ve Nagazakimiz yok ki” der. Bunun üzerine Japonlar der ki: Sizin binlerce Hiroşima ve Nagazaki gibi değerleriniz var. Bizimkilerden çok daha etkili ve tesirli tarihi bölgeleriniz var. İşte Çanakkale Zaferi’nin kazanıldığı bölge, çocuklarınızın ve gençlerinizin ibret alması için yeter de artar bile…
Dünyanın en gelişmiş ordularına karşı, îmânın, azmin ve irâdenin, tekniğe karşı zaferini ispatlıyor bu zafer… Sadece bu zaferin kazanıldığı bölgelerin tanıtılması ve milli şairinizin “Safâhat” kitabıyla bunu desteklemeniz, gençliğinize şuur olarak yeter.
Japonların verdikleri bu ders çok ibretli ve mânidardır. Tefekkür etmemiz, özeleştiride bulunmamız, âile olarak, toplum olarak, eğitim kurumları olarak, cemaatler ve kamu kuruluşları olarak, şehâdet rûhunu nesillerimize aktarmak adına neler yapmamız gerektiğini iyi düşünerek âcilen faaliyete geçmeliyiz. Şehâdet rûhunun Çanakkale tezâhürünün günümüz gençlerine nasıl yansıması gerektiğini, bu konudaki durumumuzu ve nedenlerini iyi irdelemek lazımdır. Ne dersiniz? Şu anki ortamda lise ve üniversite gençliği, Çanakkale’de olduğu gibi aynı şuurla, aynı duyarlılık ve fedâkârlığı gösterebilirler mi? Hülâsa; millî ve mânevî değerlerin, menfaatlere ve nefse mağlup olduğu toplumumuzda, bu değerleri arttırmak için neler yapılması gerektiğini ve bize ne gibi görevler düştüğünü dert edinmeliyiz. Bu durum Allâh’ın yardımını celbeder, sorumluluk duygumuzun muhlis amele dönüşmesine vesile olur inşaallâh.

Ali Ulvi Uzunlar Hoca Efendi
Nefy-ü İsbat
Nefy-ü İsbat
...
...

Erkek Mesaj Sayısı : 1805
Yaş : 34
Nereden : Ankara
İlgi Alanları : Tasavvuf
Kayıt Tarihi : 15/09/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz