Tasavvuf Alemi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Ahmet Altan:Dindar Olmak İsterdim

Aşağa gitmek

Ahmet Altan:Dindar Olmak İsterdim Empty Ahmet Altan:Dindar Olmak İsterdim

Mesaj tarafından Nefy-ü İsbat Ptsi Eyl. 24, 2007 7:12 pm

Altan, sürpriz yazıları için “Ben birdenbire hidayete ermedim.” diyor. Aslında dindar olmayı çok istediğini söyleyen Altan, Allah sevgisini, merhametini, şefkatini, oruçlu olmanın keyfini, sahurları ve iftarların güzelliğini anlatırken bir din adamı görünümüne bürünüyor. “İnanıyor muyum? Hayır. İnanmıyor muyum? Hayır.” diyen Altan, “Ben O’nun biraz şımarık kuluyum galiba. Niyetimi O biliyor. Meseleleri, kendi aramızda çözeceğimizi düşünüyorum. O bence şefkatlidir. Merhametlidir. Eğer derse ki, ‘Seni cezalandıracağım’ yapacak bir şey yok.” şeklinde konuşuyor. Ahmet Altan, dindarlara cesur olmadıkları, seslerini çıkarmadıkları, dini insanlara hoşgörü ile değil de korkutarak anlatmaya çalıştıkları için sitem ediyor.

Bayram namazına hiç gittiniz mi?

Evet gittim, çocukken. 10-11 yaşındaydım. Ben ibadeti sevdim doğrusunu istersen. Eğer bu kadar hiddetle beni korkutmasalardı, belki de orada kalırdım. Dini, sevgiyle ve hoşgörü ile herkese anlatmak isterdim. Hâlâ camiye gidiyorum, bu sene Kadir Gecesi'nde Sultanahmet Camii'ndeydim.

Ne yaptınız? Teravih namazına mı gittiniz?

Teravihten sonra ziyarete gittim. Yahudi bir arkadaşımı götürdüm.

Niye özellikle Kadir Gecesi?

Kadir Gecesi'nde İstanbul'u hiç dolaşmamıştım. Bu, hep istediğim bir şeydi. Camilerin kapısından insanlar taşıyordu.

Çok şaşırmıştır sizi görenler...

Evet. Beni tanıdılar ve orada gördükleri için çok şaşırdılar. Namaz kılmıyorum; ama o atmosferi seviyorum. Bütün ibadethaneler, ‘Hayattaki hiçbir şey o kadar önemli değil. Sen de önemli değilsin. Çok daha önemlileri var. Dünyanın merkezi değilsin.' der aslında.

İnsanların sizi camide görmesinden rahatsız oldunuz mu?

Yok, şaşırmaları hoşuma gidiyor. Bak, bir dinsiz yola gelmiş diyorlar. İşte gerçek dindarlık bu. Tamamen Allah adına seviniyorlar. Hiç, kişisel çıkarları yok. Samimiler.

Bir yılda okurlarınız için sürpriz iki yazı yazdınız. İkisi de Ramazan Bayramı'nda yayınlandı. Size bu yazıları kim yazdırdı?

Daha önce de “Ey Kavmim” diye bir yazı yazdım. Bazı camilerde okunmuştu bu yazı. Benim yeni bulduğum fikirler değil bunlar. Ben birdenbire hidayete ermedim.

Ama bu iki yazıdaki hisleriniz daha farklı...

Öyle bir yazı yazabilmekten büyük zevk alıyorum. Benim bir Allah ve din fikrim var. İnancımın olmaması, bu fikirlerin olmadığı anlamına gelmez.

Yazıdan çok duayı andırıyordu...

Dua bilirim; ama dua etmem. Çok sıkıştığımda konuşurum. Aslında dindar olmak isterdim. Eğer inansaydım kendi inancını hem yaşayan hem de anlatan bir adam olurdum. İnançlı bir adam değilim; ama bir dindar sesle konuşmaktan hoşlanıyorum.

Bu, bir çelişki değil mi?

Evet çelişki. Sadece ibadet değildir din, bir özdür, en azından benim inancım için. Başka insanların hakkını yememek, hakkından fazlasını istememek, tevazu, tevekkül, bunlar dinin temelini oluşturur. Ben Allah'ın yarattıklarına karşı elimden geldiğince ve mümkün olduğunca hak gözeten bir adam olmaya uğraşıyorum. Eğer mümkün olsaydı her hafta o tonda yazı yazmak isterdim. Kalabalıkların karşısına çıkıp öyle konuşmak isterdim.

Allah bilir siz vaaz da vermek istersiniz?...

Evet, isterim.

Yarın bayram. Süleymaniye'de bu bayram sabahında vaaz vermek ister miydiniz?

Hiç fena fikir değil.

Vaazın konusu ne olurdu?

Dinin bir özü olduğunu, kulun kula emanet edildiğini ve birbirine haksızlık yaparsan, bunun onu Yaratan'a da bir kötülük olduğunu anlatmak isterdim. Özden, insandan, insanların birbirleriyle olan ilişkilerinden, hoşgörüden, tevazudan bahsetmek isterdim. Dokuz yaşındaki bir çocuğun ırzına geçildi, sesinizi niye çıkarmıyorsunuz demek isterdim.

Hiç vaaz dinlediniz mi?

Çocukken dinledim. Sevdiğim dindar arkadaşlarım vardı. Gençliğimde gerçekten inanmış insanlarla beraber oldum. Çünkü tamamen hoşgörü üzerinden bir ilişkileri vardı ve ben dindarlığı öyle sevdim. Büyükdedem şeyhti. Arkanda duran yazılar bizim tekkeden çıkan yazılar. Rıfai'ydi dedem. Unkapanı'ndaki tekkede. Kapanmasaydı şeyh olmak isterdim orada. Dalga dalga ailenin içine giren bir din unsuru vardı. Ben inancın ne olduğunu bilerek büyüdüm. İnançlı insanları gördüm, inançsızları da...

Neden inançsız olmayı tercih ettiniz?

Çok şaşıracaksın; ama gördüğüm inançsızlar çok daha hoşgörülüydü.

Allah “Ben kırık kalplerleyim.” diyor. Sizin bu anlatmak istediklerinizle Allah'ın sözü aynı zeminde birleşiyor. Ayrılık nerede?

Belki ayrılmamışızdır. Ben kuşkucu bir adamım. Bir tür, O'nun şımarık kulu olduğumu düşünüyorum. Eğer sen iyi bir çocuksan baban yaramazlıklarını affeder. Allah ile olan ilişkimiz biraz öyle. Ben böyle bir Allah'ı seviyorum.

İnanan bir insan gibi yaşamayı denediniz mi?

Hayır. Bunu hiçbir zaman yapmayacağım. Bunu yaparsam sahtekarlık olur. Genellikle insanlar yaşlanınca ölümden korkarlar ve birdenbire değişirler. Bu bana kendi açımdan ayıp gelir. Nasıl yaşadıysam bu hayatı öyle kapatmak istiyorum. O'nun yarattıklarına iyi davrandığım sürece O'nunla ilişkim iyidir. Biri gelip bana, sen kendini kandırıyorsun diyebilir. Olabilir. Onun Allah fikri ile benim Allah fikrim birbirine benzemeyebilir. Çok mu inançlıyım? Hayır. Tümden mi reddediyorum? Hayır. İbadet edecek miyim? Hayır. Dini bir hayat sürecek miyim? Hayır. Din fikrini seviyor muyum? Evet. Dindarları seviyor muyum? Gerçek bir dindarı severim. Dindarlığı gerçek olmadığına inandığım insanlardan hiç hoşlanmam.

Nasıl bir inanç bu?

Benim Allah'ım, yarattıklarını seven bir Allah. İlk amacı korkutmak ya da cezalandırmak değil. Bana dini, cehennemden girerek anlatmaya başladıklarında bu benim kafamdaki Allah'la örtüşmedi. Bu, bana çok haşin geldi. Son zamanlarda Müslümanlık hep haşin yanıyla ortaya çıkıyor. Dinin bir sevgi yanı da var.

Kendinizi sorguluyor musunuz?

Yok sorgulamıyorum, nasılsa onu öbür tarafta yapacaklar.

İnançla ilgili fikirlerinizi neden çocukluğunuzla birlikte anlattınız?

Çocukken namazı severdim, teravih bile kılardım. Sahurlar, iftarlar çok hoşuma giderdi. Bu tarafından bakılsa toplum huzur bulacak. Çok fazla ibadet etmeyi seven bir toplum değiliz. Ama inanan bir toplum; hem Allah'a inanıyor, hem gereklerini yapamıyor hem de cezalandırılmaktan korkuyor. Bu, toplumun içinde derin bir yara. Bu yarayı hoşgörü ile kapatmak gerek. Çocuklar korktukları için değil, Allah'ı sevdikleri için dindar olsunlar.

Kendini Allah'a bu kadar yakın hisseden bir çocuğu O'ndan uzaklaştıran, sadece bir hocanın anlattığı cehennem manzarası mı?

11 yaşındaki bir çocuktan bahsediyoruz. 11 yaşındaki bir çocuğun Allah'la olan ilişkisi tamamen sevgiye dayanan bir ilişki. Bana anlatılan Allah inancından korktum. İhanete uğramış hissettim kendimi.

Büyüyünce ne oldu peki?

Büyüyünce daha maddeci düşünmeye başladım. Doğanın maddeden, atomdan yapıldığını düşündüm. Şimdi inanıyor muyum? Hayır. İnanmıyor muyum? Hayır.

Allah'ı tanımak adına neler yaptınız?

Bunları sadece okuyarak bulabileceğim kanaatinde değilim. Evet Kur'an-ı Kerim'e baktım. Allah'ın isimleriyle ilgili çıkan ilahi kasetlerini dinliyorum. Dini müziği çok severim. İlahileri çok severim. Son dönemde çıkan çocukların söylediği Teşekkür Ederim Allah’ım albümü çok güzeldi mesela.

“Hiddetine değil, şefkatine iman ediyorum.” demiştiniz. Ama görülüyor ki imanla imansızlık arasındasınız...

Şefkatine iman ediyorum. Çünkü O’nun şefkatinin, hiddetinden daha büyük. Benim Allah'ım şefkatli. O'nun şefkatine iman ettiğim zaman yaptıklarımı O'nu üzmemek için yaparım. Aramızdaki sevgi ilişkisinin zedelenmemesi için. O'nun üzülmesi beni üzer. O, sahtekarlık yapmayanı sever.

“Ben, bir daha huzur bulamayacağım.” diye yazdınız. Herkes huzur ararken siz neden vazgeçiyorsunuz?

O huzur inançta var. Yani siz çok şanslısınız. Huzur bulmak istiyorum; ama bunu sahtekarlıkla yapmak istemiyorum. Sırf huzur bulmak için inanmadığım bir şeye inanmaya çalışamam. Bu ayıp. Ayrıca Allah da bunu kabul etmez. Bir gün gerçekten inanırsam huzur bulurum; ama bu çok zor.

Nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsunuz. Belki fikirleriniz değişecek.

Çünkü aklımı devreden çıkarmam çok zor artık. Aklımla o kadar çok yaşadım ki...

Size aklı veren de Allah...

Doğru. Allah, herkesin aklının aynı olmasını istemiyor. Allah dindarı yarattığı zaman dinsizi de yarattı. Dinsizlik olduğu için dindarlık kıymetli.

Yine bayram yazısı yazacak mısınız?

Her şeyi benden beklemeyin canım. Dindarlarla ne zaman karşılaşsam vaaz veren ben oluyorum, bu tuhaf değil mi?

Belki Allah sizi bazı şeylere vesile etmek istiyor...

Doğru. O'nun ne yapacağı belli olmaz. Allah'ın bir mizah anlayışı olduğuna inanıyorum.

Yazacak mısınız?

Bayram fikrini yılbaşından daha çok severim. Yılbaşı zoraki bir eğlence gibi geliyor bana. Belki bütünleşemediğimden olabilir. Bayram deyince çocukluğuna dönüyorsun. Kendine dönüyorsun. Çocukluk esas kendindir.

....

Gerçek bir dindar nasıl olmalı peki?

Bence hoşgörü ile başlıyor. Bir dindar, inanmayan bir insan görürse ona öfkelenmez, onun için üzülür. Gerçeği görmediği için bir üzüntü duyar. Benim dindarım, böyle bir dindar. Öfke duyan değil, inançsızlar karşısında üzüntü çeken biri. Kendine sevap sağlamak için ona anlatmaya çalışmaz. O acı çekmesin, üzülmesin, o da gerçeği görsün diye anlatır. Ve bunu onu korkutarak anlatmaz, sevgiyle, hoşgörüyle anlatır. Onu Allah’ın yerine cezalandırmaya kalkmaz. En emin yerde sadece kendinin durduğunu nereden biliyorsun? Senin kadar inançlı olmayanları küçümsüyorsan, onlara hor davranıyorsan, bunun dine çok sığmadığını düşünüyorum. Eğer insanlara dinin hoşgörülü yüzünü anlatırsak, insanların dinle ilişkisi çok daha rahatlar. Ama dindarlar genellikle dini korkutucu yönleriyle anlatmaya çalışıyorlar. Zannediyorlar ki, korku insanları dine çekecek, sevgi daha fazla çeker. Bir dindar, başkalarının da dindar olmasını istiyorsa, onun ilk görevi kendisinin iyi bir insan olmasıdır. O zaman başkalarını etkiler.

Sizinki birazcık kolaycılık değil mi, başkalarının bu işi halletmesini istiyorsunuz?

Ee tamam, bedelini size ödetecek değilim ya. Yanacaksam kendim yanacağım. Bedelini başkasına ödetmek kötüdür. Allah’a “beni kandırdılar” demeyeceğim.

Bu sözleri söylediğiniz için Ahiret’te “Neden bana anlatmadınız, söylemediniz” diye sormaya hakkınız olmayacak, bunu biliyor muydunuz?

Bana söylediler. Anlattılar, yapmadım. Ben günahları işledim. Bedelini kendim ödeyeceğim. Hiç kimsenin benden şikâyetçi olacağını sanmıyorum. Bana kötülük yaptı, hakkımı yedi diyeceğini sanmıyorum. Günahkâr bir hayat sürdürüyorum. Kurallarının, hatta o biliyor, çoğunu çiğnedim. Buna rağmen beni seveceğine inanıyorum. Ölçülerinin bu kadar dar olmadığı kanaatindeyim.

Yazılarınızı okuyup ağlayan insanların olduğunu biliyor musunuz? İnsanları bu kadar etkileyen, o yazıları yazan bir insanın inançsız olduğuna inanmıyorum.

İnançla aramdaki samimiyeti seziyorlar büyük bir ihtimalle. Samimiyet etkileyicidir. Beni dindar olduğum için sevmelerini istemiyorum. Dürüst ve samimi olduğum için sevsinler.

Neden inançsız olmayı tercih ettiniz?

Çok şaşıracaksın ama gördüğüm inançsızlar çok daha hoşgörülüydü. Dindarlarda gençlere karşı tahammül ve hoşgörü yoktu. Bundan hoşlanmadım. Birinin bana ne adına olursa olsun tahakküm etmesini istemem. Kimsenin benim karşıma Allah adıyla çıkmasını da istemem. Buna hakkı yok. Bana anlatabilir, bu başka bir şey. “İnanmazsan çok acı çekeceksin. Bunu yapma.” Bu, dostça bir anlatım. Ama ben inançsızım diye beni hor görmeye kalkarsa, bana yukardan bir şey dikte etmeye kalkarsa, buna tahammül etmem. Etmedim de zaten. Onun için gerçek dindarlarla aram çok iyidir. Ama gösteriş gibi kullanılmasından da hoşlanmam. Din bir gösteriş aracı değil. İnsanların bir ölçüsü var. Önemli bir ölçüsü ne biliyor musun: Samimiyet. Sen samimiysen, bu ülkenin sokaklarındaki insanlar seni fikirlerinden dolayı yargılamazlar. İnançlarından dolayı da yargılamazlar. Ben defalarca inançsız olduğumu yazdım, ama dindarlarla aramda hiçbir problem çıkmadı.

Allah’la konuşur musunuz?
Herkes gibi ara sıra konuşurum O’nunla. Allah’tan bazı şeyler isterim. Allah’tan genellikle istenir çünkü. İstenenler ibadetle veriliyor.

Allah’ı tanımak ve sevmek adına Esma-ı Hüsnaları hiç okudunuz mu?

Bunları sadece okuyarak bulabileceğim kanaatinde değilim. Evet Kur-an’ı Kerim’e baktım. Baştan sona okumadım; ama arada bir ne yazıyor diye açıp bakıyorum.

Allah’ın 99 ismini okuyup anlamaya uğraştınız mı?

Çocukların korosundan dinliyorum onu. Bir de dini müziği çok severim. İlahileri çok severim.

Allah inşallah size lütuflarıyla muamele eder… Böyle dua etmek istedim size.

Sağ ol. Ben Allah’la olan ilişkimi baba-oğul ilişkisi olarak algılıyorum hep. Hiddetle, korkuyla alakası olan bir şey değil bu. İyi bir adam olmaya çalışıyorum ama O’ndan korktuğum için değil. Çünkü beni, hepimizi iyi adam olacak duygusuyla yaratıyor. Hiçbirimiz mükemmel değiliz, Allah bizi mükemmel yaratmadı. Neden Allah bizi mükemmel yaratmıyor? İstese yaratabilir. Bilerek bizi eksik yaratıyor. Bunu baştan kabul edersen ve mükemmele doğru yürürsen, Allah’ın eksik yarattığı halde mükemmele ulaşabilecek kulları olduğunu göstererek O’nun varlığını kanıtlamış olursun.
Nefy-ü İsbat
Nefy-ü İsbat
...
...

Erkek Mesaj Sayısı : 1805
Yaş : 34
Nereden : Ankara
İlgi Alanları : Tasavvuf
Kayıt Tarihi : 15/09/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz